Cymbeline Hectorne Hufflepuff I. Sınıf
Mesaj Sayısı : 1 Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: Cymbeline Fae Hectorne C.tesi Eyl. 06, 2008 3:58 pm | |
| Karakterin;
Adı: Cymbeline Fae Soyadı: Hectorne Kan Statüsü: Melez
Fiziksel Portresi
Kişiliği * Dostları ve ailesi dışında insanları önemsemez. Onların kırılıp kırılmadığını takmaz, istediği gibi davranır, istediği gibi konuşur. Ah, evet, bu rahatlığının çoğu kez başına bela açtığı söylenebilir. * Tek çocuk olmasından dolayı şımarık ve mızmızdır. Hogwarts'a geldiği güne kadar bir Muggle mahallesinde yaşamıştır. Hâlâ kurtulamadığı, Muggle alışkanlıkları vardır. * Mızmızlığı tutmadığı zamanlarda tam bir neşe kaynağıdır. Etrafındaki herkesi çekim alanına sokabilme kabiliyetine sahiptir. Neşeli olduğu zamanlarda -aslında her zaman- şımarıklığından usandırabilir. * Ne kadar umursamaz olsa da, değer verdiği insanlara sonuna kadar sadıktır. Kendisine yapılan bir iyiliği kesinlikle unutmaz ve bunun karşılığını bir şekilde öder. * Yaşamdan zevk almayı bilir ve günlerini dolu dolu geçirmeyi sever. Yalnızlık ona göre değildir, depresyona girdiği zamanlarda bile etrafında mızmızlık yapabileceği birini bulundurur mutlaka. * Kin tutmayı sevmez, affetmeyi de sevmez. İlişkilere pek önem verdiği söylenemez aslında. * Umursamaz kişiliğinde oldukça sırıtan ilginç bir özelliği de vardır. İnsanların ezilmesinden, alay konusu olmasından nefret eder. Evet, belki de yalnızca böyle bir durumda insanları umursayabilir. * Çok meraklıdır, dedikoduyu sever. Okuldaki neredeyse herkesin adını, geçmişini, aile durumunu bilir. Sessiz insanları izlemek hoşuna gider ancak etrafına bakınmaya vakit bulamadığından onların farkına varmaz.
Ailesi ve Geçmişi Cymbeline, İspanyol, büyücü annesi Isabella ve İngiliz, soylu, muggle babası Benjamin'in tek çocuklarıdır. Hogwarts'a geldiği güne kadar İngiltere'de zengin bir muggle mahallesinde yetişmiştir. Annesinin büyücü olduğunu, Hogwarts'tan gelen mektup ile öğrenmiştir. Hogwarts'taki 2. senesinde annesinin hamile kaldığını öğrenmiştir. Birkaç ay öncesinde Daria adındaki minik kız kardeşi dünyaya gelmiştir.
Örnek Rp'si IV. kat merdivenlerine doğru yönelirken, siyah çantaya sığmamakta direnen kırmızı bornoza küfürler yağdırıyordu. Onun sinirden köpürdüğünü gören, sıkıcı Sihir Tarihi dersinden yeni çıkmış birkaç ikinci sınıf öğrenci, dehşet saçan mavi gözleriyle karşılaşmamak için korkuyla Olwyn’in yanından olabildiğince hızlı geçiyordu. Olwyn ise sinirden ne onları takıyor, ne de biraz ötesinde bir kızı köşeye sıkıştırmış alay eden Slytherin’li kızları görüyordu. Birkaç gündür bücürler ve onların sorunlarıyla uğraşmaktan başı çok fena ağrıyordu. Hele o Şölen gecesi? Tanrım, hâlâ o gecenin yorgunluğunu üzerinden atabilmiş değildi. Aslında Ravenclaw bina başkanı olduğuna şükretmeliydi. En azından bücürler zekice sorular yöneltiyor, beyni yorulmuyordu. Merdivenlere ulaştığında bornoz sonunda çantaya girmeye razı olmuştu. Bedenini tümüyle yorgun hissediyordu. Basamakları olabildiğince –o yorgunlukta ne kadar olabilirse- hızla çıktı. IV. kata geldiğinde koridorun boş olduğunu gördü ve bu içinde beliren anî bir rahatlamaya neden oldu. Daha fazla gürültü... En son isteyeceği şeydi şu durumda. Teyzesinin ona hediye ettiği siyah rugan ayakkabılarının alçak topukları her adımında koridorda yankılanan ayak seslerine neden oluyordu. Erkekler tuvaletinin yanından geçerken, kapının yanında dikilmiş iki oğlanın onu süzdüğünü fark etti. Erkeklerden gerçekten iğreniyordu. Onlara aldırmaz bir bakış fırlattı ve koridor boyunca yürümeye devam etti.
Hele şükür Sınıf Başkanları Banyosu’na ulaştığında yüzünde memnun bir gülümsemeyle içeri girdi. Bir an parolanın ne olduğunu unuttuğunu sandı ancak sonradan aklına gelmesiyle telaşı kısa sürdü. Olağandan aşırı büyük dudakları yavaşça kımıldadı. “Salyangoz Yağı” Dudaklarının büyük olması çok alay konusu oluyordu kızlar arasında. Özellikle de onu çekemeyen kızlar arasında. Birkaç güvenilir kaynaktan ona Bayan-Sırf-Dudak diye lakap takıldığını duymuştu. Normal bir insanın buna sinirlenmesi beklenirken Olwyn gülmekten yerlere yatmıştı. Onunla uğraşılması kıskanıldığını gösterirdi. Kıskanılıyorsa da bu onlardan üstün olduğundan kaynaklanıyordu. Parolayla birlikte hareketlenen süslemeli kapının ardına kadar açılmasını bekledi. İçeri girmeden önce koridora göz gezdirdi. Banyo yaparken izlenilmek istemezdi sonuçta.
Banyonun her tarafı mermerlerle kaplıydı. Mavi gözleri ışıldayarak, her seferinde hissettiği hayranlıkla etrafı incelerken yavaşça eğilmiş ve ayakkabılarını çıkartmıştı. Siyah çantasını yakında bulunan mermer sütunun üzerine, sütunun hemen dibine de ayakkabılarını koydu. Bileklerine kadar uzanan cüppesini üzerinden çıkardı. İçinde siyah bir etek ve tamamıyla üst tarafını saran turkuvaz mavisi bir bluz vardı. Çıplak ayakları mermer basamaklardan çıkarken, taşın soğukluğuyla bir an ürperse de havuzdan yüzüne doğru gelen sıcak buhar içinin ısınmasına neden oldu. Şimdi havuzun dibinde durmuştu, karşısında denizkızı resmi bulunan cam bulunuyordu. Yerden tavana kadar uzanan gösterişli pencerelerden öğle vaktinin güneşi aydınlatıyordu içerisini. Eli bluzunun uçlarını kavradı ve yavaşça yukarı doğru çekti. Bu saatte buraya kimsenin gelmediğini bildiği için soyunurken içi rahattı. Bluzu ayağının dibine düşerken elleri eteğinin düğmesini kavramıştı. Birkaç dakika sonra iç çamaşırlarını da çıkarttıktan sonra çırılçıplak bir şekilde orada dikiliyordu. O an ne kadar savunmasız olduğunu düşündü. Giysiler insanların kalkanları gibiydi aslında. Mahremiyeti gizleyen, sıradan gözükse de oldukça güçlü kalkanlar. Sağ ayağını yavaşça suya değdirdi. Su beklediği gibi ılıktı. Ayağıyla köpüklere vurarak oynamaya başladı. Yavaşça eğildi, eline biraz köpük aldı ve küçük bir çocuk gibi mutlulukla gülümsedi.
Çok değil, birkaç saniye sonra, tam havuza girmeye hazırlanırken arkasında bulunan taş kapıdan gelen gürültüyle yerinden hopladı. Gözleri korkuyla fal taşı gibi açılmışken ağzından istemsiz bir çığlık nidası yükseldi. Bütün zayıflığıyla orada dikilmiş kapıda en az onun kadar şaşırmış olan sarı saçlı çocukla bakışıyorlardı. O an onun kim olduğunu bile kestiremeyecek kadar büyük bir şok içindeydi. Bütün bedeni kitlenmiş sanki. Çocuk gözlerini aşağıya kaydırmayı akıl edemeden bir çığlık daha kopardı Olwyn. “ÇABUK ÇIK BURDAN!” Gürlemesiyle beraber çocuğun arkasını dönmesi bir olmuştu. Olwyn hızla çantasına doğru koşuşturdu. O sırada kalp atışları kulaklarında zonkluyordu bu yüzden çocuğun kekeleyerek söylediği birkaç şeyi duyacak kadar dikkatini toplayamamıştı. Kendinden beklenmeyecek kadar büyük bir hızla çıkardığı bornozunu üzerine geçirdikten sonra artık bakabilir miyim gibisinden bir şeyler zırvalayan çocuktan uzaklaştı. Kolları önünde kilitlenmiş sıkı sıkıya bornozunu koruyordu. Hâlâ olanların gerçek olup olmadığını kavrayamamıştı. Gözlerindeki şaşkınlık ve korku ölümcül bakışlara dönüşmüştü. | |
|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: Cymbeline Fae Hectorne C.tesi Eyl. 06, 2008 4:09 pm | |
| |
|